Lorem ipsum dolor sit amet, consectet eiusmod tempor incididunt ut labore e rem ipsum dolor sit amet. sum dolor sit amet, consectet eiusmod.
Mon - Fri: | 8:00 am - 8:00 pm |
Saturday: | 9:00 am - 6:00 pm |
Sunday: | 9:00 am - 6:00 pm |
Kalın bağırsakta başlayan ve genellikle polip adı verilen anormal hücre büyümeleri ile gelişen bir kanser türüdür. Erken aşamalarda genellikle belirti vermediği için, düzenli tarama testleri büyük önem taşır. Belirtiler arasında karın ağrısı, dışkıda kan, kilo kaybı ve sindirim sorunları yer alabilir. Risk faktörleri arasında ailesel öykü, obezite, düşük lifli diyet ve hareketsiz yaşam tarzı bulunur. Tedavi seçenekleri arasında cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi yer alır. Erken teşhis, kolon kanseri tedavi edilme şansını önemli ölçüde artırır.
Kolon kanseri, kalın bağırsağın (kolon) iç yüzeyinde gelişen kanser türüdür. Bu kanser türü, erken evrelerde genellikle belirti vermez ve bu da tanı koymayı zorlaştırabilir. Ancak, ilerledikçe çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir. Belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterir.
İshal, kabızlık veya dışkı kıvamında değişiklikler (ince veya şerit gibi) olabilir. Bu durum birkaç hafta boyunca devam ediyorsa dikkate alınmalıdır.
Dışkıda parlak kırmızı kan veya dışkının koyu renkte olması belirtisi olabilir. Ancak, bu kanama genellikle hemoroid gibi başka nedenlerle de ortaya çıkabilir.
Sürekli bir karın ağrısı, şişkinlik, kramplar veya gaz problemleri yaşayabilirsiniz. Özellikle uzun süre devam eden ağrılar önemlidir.
İlerlemiş vakada, tümör bağırsakları tıkayarak bağırsak hareketlerini zorlaştırabilir. Bu durum karın şişliği, kusma ve ciddi karın ağrılarına yol açabilir.
Nedeni açıklanamayan bir demir eksikliği anemisi kolon kanseri işareti olabilir. Gizli bir kan kaybı, yorgunluk, halsizlik ve nefes darlığına neden olabilir.
Açıklanamayan bir şekilde kilo kaybetmek yaygın belirtilerindendir. Kanser, vücudun enerji ihtiyacını artırır ve iştah kaybına neden olabilir.
Kanser vücudu zayıflatarak genel bir yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir. Bu durum, özellikle anemiyle birleştiğinde daha belirgin hale gelir.
Tuvalet sonrasında bağırsakların tam boşalmadığı hissi, rektum veya kolon bölgesinde bir tümörün varlığına işaret edebilir.
Sürekli şişkinlik veya gaz problemleri, bağırsaklarda bir tümörün varlığını gösterebilir.
Tarama testleri ve erken teşhis ile önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. 50 yaşın üzerindeki bireylerin düzenli olarak kolonoskopi yaptırması önerilir. Erken teşhis, tedavi şansını artırır ve yaşam kalitesini korur.
Kolon kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi şansı yüksek olan bir kanser türüdür. Tanı süreci, genellikle şüpheli semptomların değerlendirilmesi ve tarama testleri ile başlar.
Doktor, hastanın genel sağlık durumu, ailede öyküsü ve bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklikleri gözden geçirir.
Fizik muayene sırasında doktor, karın bölgesini muayene eder ve bağırsakların durumu hakkında bilgi toplar.
Bu test, dışkıda gözle görülemeyen kanamaları tespit etmeyi amaçlar. Dışkıda gizli kan bulunması, kolon kanseri veya diğer bağırsak hastalıklarına işaret edebilir.
Yılda bir kez yapılması önerilen bu test, kanserin erken teşhisinde önemlidir. Ancak kesin tanı koymak için diğer testlerle desteklenmelidir.
Kolonoskopi, teşhiste en yaygın ve etkili yöntemdir. Bu işlemde, bir kameraya bağlı uzun ve esnek bir tüp kullanılarak tüm kolon ve rektum incelenir.
İşlem sırasında polipler veya anormal dokular tespit edilebilir. Bu yapılar biyopsi yapılarak laboratuvarda incelenir.
Sigmoidoskopi, kolonoskopiye benzer bir işlemdir ancak sadece kolonun alt kısmı incelenir. Bu yöntem, kolonun tam olarak incelenmesini gerektirmeyen durumlarda tercih edilebilir.
Sigmoidoskopi, daha az invazivdir ve bazı vakalarda hızlı tanı koymak için kullanılabilir. Ancak tüm kolonun incelenmesini sağlamadığı için sınırlı bir tarama yöntemidir.
Bu yöntemde, BT taramaları kullanılarak kolonun ayrıntılı görüntüleri alınır. Bu işlem, daha az invazivdir ancak standart kolonoskopiye göre daha az hassas olabilir.
Eğer BT kolonografi sırasında şüpheli bir alan bulunursa, genellikle kolonoskopi ile doğrulama yapılır.
Kolonoskopi veya sigmoidoskopi sırasında anormal dokular veya polipler görülürse, biyopsi yapılır. Biyopsi, kanserli hücrelerin varlığını doğrulamanın en kesin yoludur.
Alınan doku örnekleri laboratuvarda patolojik incelemeye tabi tutulur. Hücrelerin kanserli olup olmadığı belirlenir.
Kan testi bu kanserin tanısında genellikle kullanılmaz. Ancak, bazı kan testleri genel sağlık durumu hakkında bilgi verebilir.
Karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, kanserin yayılmasını değerlendirmek için kullanılır.
Ailevi adenomatöz polipozis (FAP) veya Lynch sendromu gibi kalıtsal genetik hastalıklar, riski artırır. Genetik testler, özellikle bu tür sendromlara sahip kişilerde yapılır.
Genetik testler, bireyin ailesinde kolon kanseri geçmişi varsa veya genç yaşta gelişmişse önerilir.
Kanserin kolon dışına yayılıp yayılmadığını anlamak için ek görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Bu testler, kanserin evresini belirlemede yardımcı olur.
Teşhis edildikten sonra, kanserin evresini belirlemek önemlidir. Bu, tedavi planını şekillendirmek için kritik bir aşamadır.
Evreleme genellikle cerrahi sonrası alınan dokuların incelenmesi ve görüntüleme testleri ile yapılır. Evreler I’den IV’e kadar sıralanır, evre IV kanserin diğer organlara yayıldığını gösterir.
Kolon kanseri tedavisinde en yaygın kullanılan yöntem cerrahidir. Cerrahi müdahale, kanserin evresine bağlı olarak değişir.
Erken Evre: Eğer polip olarak tespit edilip polip içinde sınırlı kalmışsa, kolonoskopi sırasında çıkarılır. Bu işlem, genellikle erken evrelerde etkili olabilir.
Kısmi Kolektomi: Eğer kanser kolon duvarına yayılmışsa, kanserli bölgenin bir kısmı ve çevresindeki sağlıklı doku çıkarılır. Bu işleme kısmi kolektomi denir. Cerrahi sırasında, çevresel lenf düğümleri de çıkarılarak yayılma durumu değerlendirilir.
Total Kolektomi: Bazı durumlarda, tüm kolonun alınması gerekebilir. Bu nadir bir durumdur ve genellikle kalıtsal hastalıklara sahip kişilerde veya çok geniş tümörlerde tercih edilir. Total kolektomi sonrası, hasta için kalıcı ya da geçici bir stoma (karın duvarında yapay bir delik) açılması gerekebilir.
Adjuvan Kemoterapi: Cerrahi müdahale sonrası kanserin yeniden oluşma riskini azaltmak için yapılır. Cerrahi sırasında tüm kanserli hücrelerin çıkarılmadığı veya mikroskobik kalıntıların olabileceği düşünüldüğünde tercih edilir.
Neoadjuvan Kemoterapi: Kanserli bölgeyi küçültmek ve işlemi daha kolay hale getirmek için ameliyat öncesi yapılır.
Metastatik Kanser: Kanser, kolon dışındaki diğer organlara yayılmışsa hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Bu evrede kemoterapi, hastalığı tamamen iyileştiremese de büyümesini yavaşlatabilir. Ayrıca semptomları hafifletebilir.
Adjuvan Radyoterapi: Cerrahi sonrası kalan kanserli hücrelerin yok etmek kullanılır.
Palyatif Radyoterapi: ilerlemiş kanser vakalarında ağrıyı hafifletmek veya tıkanmaları gidermek için yapılır.
Hedefe yönelik tedavi, kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını sağlayan spesifik genleri, hedef alan ilaç kullanır.
Anti-anjiyogenez ilaçları: Bu ilaçlar, kanserin büyümesi için gerekli olan kan damarlarının oluşumunu engeller. Bevacizumab ve ramucirumab bu tür ilaçlara örnek olarak verilebilir.
EGFR İnhibitörleri: Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin büyümesini sağlayan sinyalleri engeller. Cetuximab ve panitumumab, bu tür hedefe yönelik tedavilere örnektir.
İmmünoterapi, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek kanserle savaşmasına yardımcı olan bir tedavi şeklidir. Bu yöntem, özellikle MSI-H olan kolon kanseri hastalarında etkili olabilir. İmmünoterapide kullanılan ilaçlar, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasına ve yok etmesine yardımcı olur.